Haber

Temel Karamollaoğlu: Amerika’ya Bağımlıyız, Amerika’nın 51. Eyaletiymişiz gibi davranılmasına razı değiliz

Haber: MANSUR ÇELİK – Kamera: LADİN PAHA

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarından ABD ve NATO’nun yaklaşımına, İsveç’in Kürecik ve İncirlik üslerine NATO üyeliğine kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu. Karamollaoğlu, “Biz aslında Amerika’ya bağımlıyız, Amerika’nın 51. eyaletiymişiz gibi davranılmasına razı değiliz. Kendi ayaklarımız üzerinde durmak zorundayız… ABD bizim müttefikimizdi, buna inanmıyorum.” ABD artık müttefikimiz, karşı cephelerdeyiz, Kürecik’in kapatılması lazım bize göre… Kürecik gibi bir yerin artık Türkiye’de olmaması gerektiği kanaatindeyim, öyledir diyemem. geçmişte olan bir şey… Bizce İncirlik üssünün artık geçerliliği yok. Hele ki FETÖ kalkışmasından sonra İncirlik onların üssü oldu… NATO “Bu kimliğe kavuşursa bırakalım, çok olur” NATO’dan daha iyi. Biz NATO’ya karşı her zaman soğuk davrandık. Dolayısıyla NATO’nun hizmetkarı ve kölesi olamayız” dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Genel Merkez’deki heyetiyle birlikte; Basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle görüştü. Karamollaoğlu’nun sorulara verdiği yanıtlardan öne çıkanlar şöyle:

“BEN HAMAS’I BÖYLE GÖRÜYORUM. BU NEDENLE HAMAS’I TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK GÖRMÜYORUM: Hamas Terör örgütü olup olmadığı meselesi… Yani konuyu en başından ele alırsak, İsrail’in 1947-1948’deki kuruluşundan bu yana yaşanan sorunları daha fazla geriye gitmeden ele alırsak; Aslında bu toprakları, şu anda yaşadığı toprakların hepsini işgal etti. Birleşmiş Milletler kararlarına uymuyor. Ancak arkasında Amerika gibi güçlü bir devletin, arkasında Batı’nın olması ve BM’nin ciddi bir tavır almaması, zaman zaman bir kaç şey söylese bile orada yaşayan insanların haklarının ihlal edilmesine neden oldu. gasp edildiler, kendi haklarını savunma çabasına sürüklendiler. Direniş örgütleri bile orada kalamadı, Tunus’a gitti. Yaser Arafat onu sebepsiz yere terk etmedi… Sonra şartlar değişti. … 2000’li yıllarda Kahire’ye gittim ve oradan bu yardım heyetiyle görüştüm. Orada Filistinlilerin sadece kendi topraklarını koruduklarını görüyoruz. Gayri meşru ilan edilince kendilerini gizleme ihtiyacı duydular. Abbas’ın temsil ettiği Filistin Direniş Örgütü’nün bu konuda açık bir yanı var ve bu topraklarımızın zorla işgal edilmesi durumunda özellikle Gazze bölgesinde direnecek bir grup da var. Bunlar için de Hamas tabiri kullanıldı. İsrail tarafından gayri meşru ilan edildi. İsrail, eylemlerinin yasallığını veya gayri meşruluğunu dikkate almıyor. ‘Burası bizim’ diyor. “Bizim” demek arasında çok ilginç bir bağlantı var. ‘Cenab-ı Allah burayı bize beş bin yıl önce vaad etti. Biz buraya 200-300 yıl önce geldik ve burası bizim. Bunu nasıl soylersin? Hani ‘defol buradan’… Bütün mantık bu. ‘Bunlar bizim. Bu topraklar yetmez. Nil ve Fırat arasına yerleşeceğiz diyor. Hamas, ‘Hayır, biz yüzlerce yıldır buradayız’ dedi. Atalarımız bu topraklarda yaşadı. O yüzden topraklarımızı savunacağız’ diyor… Ben Hamas’ı böyle görüyorum. Bu nedenle terör örgütü olarak görmüyorum. Sayın Erdoğan da son konuşmasında bunu çok net ifade etti. Hamas’ı terör örgütü olarak görmüyoruz” dedi. Bunun temeli olduğunu düşünüyorum.

MİTAL DÜZENLİYORLAR, BEN TUHAFIM… TAYYİP BEY GÖSTERİ YAPMAK İSTİYOR: Tabii İstanbul’da miting düzenlediler. Ah, bu benim için tuhaf. Yani Tayyip Bey orada gösteri yapmak istiyor. Bakın biz milyonları topladık, yüz binlercesi yanımızda, vatandaşlarımız. Durumlarını yorumluyoruz. Bizi destekliyorlar. Bu beyanı vermek istiyor. Peki Sayın Tayyip her zaman klasik anlayışımızdan farklı siyaset yapıyor… Yani iktidar partileri prensipte miting yapmıyor, aslında halk miting yapıyor. Yani Tayyip Bey bunu tek başına değil, kendi organları ve müttefikleri eliyle örgütlemiş olsaydı bunu bir ölçüde anlayabilirdik… Yani burada bir güç gösterisi yapmak istiyor. Bizim duruşumuz belli, yani hükümetler miting yapmıyor. Hükümetler siyaset yaratır. Siyaset yapıyorlar. Miting için özel bir davet almadık.

ŞİMDİ TAYYİP BEY’İN BAŞI ZORUNDA: Şu anda Tayyip Bey’in başı dertte. Bi yandan ekonomi Mahvolmuş ve dikişler bir arada durmuyor. Ekonomik koşullarda çok büyük bir değişiklik var. Fiyatlar çılgına dönüyor. Ne yazık ki bunu engelleyecek güce sahip değil. Onların politikaları aslında bu gelişmeleri engelleyecek politikalar değil. Şimdi bunu konuşuyorlar. ‘Efendim maliyetleri düşürelim, gereksiz harcama yapmayalım, israftan kaçınalım’… Türkiye’nin şu anda bir numaralı ekonomik sorunu israf. Tayyip Bey’in o dönemdeki cevabı çok açıktı: ‘İtibardan tasarruf olmaz. ‘İtibar kazanmak için gerektiğinde israf yapabiliriz, hatta yapmalıyız’ şeklinde ifadeler kullandı. Ve bunu onaylamak veya kabul etmek mümkün değildir. Şimdi o da aynı noktaya gelmiş görünüyor.

DÜNYA SAVAŞINA ÇIKACAK ADIMLARI ATIYOR: ABD’nin giderek radikalleştiğini ve demokrasi vb. konularda biraz farklı bir tavır takındığını düşünüyorum. Gazze’yi ateşe vermek Amerika’nın yapabileceği en kötü şeydi. Yani Amerika Birleşik Devletleri dünya savaşına yol açacak adımlar atıyor. Bu gerçek bir yaklaşım değil… Çünkü tek gözlerini kapatıyorlar, soruna tek taraflı bakıyorlar. ve burada ne yazık ki sadece İsrail tarafını destekliyor. Bunu arzulamamız mümkün olmazdı. Bu şu anda işlenen bir insan hatasıdır. Şu anda tüm dünyanın gözü önünde bir katliam yapılıyor… Güya medeni olan Batı dünyasının, medeniyetinde nasıl net bir noktası olabilir ki, Allah korusun, insanlığı kaybediyor. Böyle bir medeniyet yok. Bunun adı medeniyet değildir. Evet medeniyet şehirde yaşamak demektir ama şehirde yaşayan herkesin insanca yaşamaya devam etmesi anlamına gelmez. Şehirde eşkıyalar ve çeteler de yaşıyor.

ŞU ANDA ABD’NİN MÜTTEFİĞİMİZ OLDUĞUNA İNANMIYORUM: Böyle bir anlayışı nasıl arzu edebiliriz? ABD bizim müttefikimizdi, şu anda ABD’nin bizim müttefikimiz olduğunu düşünmüyorum. Karşıt cephelerdeyiz. Bizce Kürecik kapatılmalıdır. Geçmişte böyle bir şeyin olduğunu gördük mü? Ülkemizde bize karşı davranacaksınız. Bu nedenle Amerika Birleşik Devletleri’nin kaçınılmaz olarak kendi politikalarını yeniden düzenlemesi gerektiğini düşünüyorum.

KÜRECİK VE İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİ: Artık Kürecik gibi bir yerin Türkiye’de olmaması gerektiği kanaatindeyim. Bunun geçmişte olmuş bir şey olduğunu söyleyemem. İsveç elbette bir soru işareti… Eski bir hikaye ama tabii ki İsveç’in burada çok daha özel bir yeri var. Günümüz şartlarında buna olumlu bakılmaması gerektiğine inanıyorum ama hükümet her iki yöne de gidiyormuş gibi görünen bir yerde. Tamam, eğer böyle bir adım atılıyorsa destek verelim. Ama bir yandan da ‘Mutlaka fırsatlarımızı değerlendirmemizi sağlamalısınız’ anlamında bir tavır takınacak gibi görünüyor. Ben bu şekilde anlıyorum. Bizim tavrımız bu noktada olumlu bir tavır almamamızdır. (TBMM’deki oylama için) O günün kurallarına bir kez daha bakacağız… O yüzden NATO’nun biraz daha genişlemesini istiyoruz… Bunun bize ne faydası var? Bu noktada neden tavır alalım? İnşallah günü geldiğinde bunu da kamuoyuyla paylaşacağız.

İNCİRLİK ÜSSÜNDE HİÇBİR HÜKÜM KALMADI: Bizce İncirlik Üssü artık geçerli değildir. Özellikle FETÖ ayaklanmasından sonra İncirlik onların üssü haline geldi. ve şu anda İncirlik’te ne olduğunu bilmiyorum. Ancak İncirlik Üssü burada. Bildiğiniz gibi geçmişte burada nükleer silah olmadığı söyleniyordu. 1960’lı yıllarda orada nükleer silah taşıyan uçakların olduğuna, bir tanesinin Ruslar tarafından vurulduğuna hepimiz şahit olduk. Geçmişte.

AMERİKA’NIN 51’İNCİ DEVLETİYİZ GİBİ MUAYENE YAPILMASINA RIZA VERMİYORUZ. : Yani ABD ile ilişkilerimizde dediğiniz gibi Türkiye’yi boğmak için çok ciddi adımlar atıyorlar. Buna karşı Türkiye’nin de kendi tedbirlerini alması gerekiyor. Bize Amerika’nın 51. eyaletiymişiz gibi davranılmasına razı değiliz. Kendi ayaklarımızın üzerinde durmamız lazım. Kendi altyapımızı, sanayimizi, teknolojimizi, altyapımızı oluşturmak ve bu hamleleri dışarıya bağımlı olmadan yapmak Türk hükümetinin en önemli misyonudur. Ama ne yazık ki başından beri AK Parti ve Sayın Tayyip üretime yönelik tesislerin neredeyse tamamını özelleştirdi. Evet özelleştirilebilir ama en azından Türk şirketlerinin elinde olmalı. Buraların güçlendirilmesi gerekiyordu, maalesef mevcut iktidarda bu konuda bir zaaf var. Bunu her zaman dile getirdik. Bunun doğru olmadığını da ifade ettik.

100. YIL DÖNEMİNDE HÜKÜMET FARKLI GİRİŞİMLER OLABİLİRDİ: Cumhuriyetin 100. yıl kutlamalarına gelince, evet hükümet sizin de söylediğiniz gibi Türk tarafında farklı girişimlerde bulunabilirdi. Ama kuruluştan bu yana bu yöndeki çalışmaları biraz farklı, bunu görüyor ve takdir ediyorsunuz. Ama kuruluş felsefemizden bahsederken, az önce bahsettiğim, özellikle 1930’larda gösterilen atılım ruhu yakalanıp ortaya konulabilirse, o zaman Türkiye’nin gerçekten kendi ayakları üzerinde durabilen bir ülke olacağını düşünüyorum. güce sahiptir ve sözlerine saygı duyulur. Bu noktada hükümetin farklı bir düşüncesi var.

O halde NATO’NUN KÖLE’Sİ OLMAYACAĞIZ: (ABD ve diğer NATO üyelerinin Akdeniz’deki askeri varlığının amacı Türkiye midir?) Onlara sormamıza gerek var mı? Umarız böyle bir şey yoktur. Söyledikleriniz gerçektir. Aslında bizi endişelendiren de bu. NATO haksızlıkların karşısında durmadı, katliamları onayladı. Destek verdi. Joe Biden dahil herkes gitti ve desteklerini açıkladı. Biz (Türkiye) gitmedik. Peki katliamı neden destekleyelim? Açıkça bir katliam yapılıyor. Cinayet işleniyor. NATO bu kimliğe kavuşursa NATO’dan çok daha iyi olur. NATO’ya karşı hep soğuktuk. Dolayısıyla NATO’nun hizmetkarı ve kölesi olamayız. Sadece NATO’ya güveneceğiz. Ama başımız belaya girdiğinde NATO bizim yanımızda olmayacak. Bu sözde FETÖ girişiminde İncirlik’i üs olarak onlara vereceksiniz. Bu onun nazarında mümkün olmayan bir yaklaşımdır. Bu nedenle biz NATO olarak tek taraflı olarak İsrail’in yanında yer alacağız. Eğer onlar bu zulme razı olduklarını söylerlerse biz NATO olarak onların yanında olamayız. Senin de onlarla birlikte olmana gerek yok. …

ERBAKAN HOCA D8’İ İMZALADI: Ne olması gerekiyor? Yeni oluşumlara ihtiyaç var. Bu nedenle öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımıza, Erbakan Hoca’nın iktidardan ayrılmadan önce en azından D8 isimli bir organizasyona imza atmasını teklif ediyoruz. Onları bir toplantıya çağırın. Bu yeterli değil. Suudi Arabistan’da 57 ülkenin tüm İslam ülkelerinin temsilcilerinden oluşan bir grup var. Onları birlikte davet edin. Türk cumhuriyetlerini de bir araya getirip bu konuda ortak tavır almaya ikna etmeliyiz. Sayın Tayyip’in bu toplantıları hızla düzenlemesi gerekecekti.

O halde YÜZDE KIRK SEKİZ OLURSA BİLE YENİLGİ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM.: Aslında daha önceki anketlerde aldığımız sonuçlar seçimlerde başarılı olacağımızı gösteriyordu. Hatta seçime birkaç hafta kala arkadaşlarımız yüzde 51,6 rakamını gördüler. Öyle olmadı. Bunun sonucunda 49-51 arasında fark ortaya çıktı. Kendi aralarında ve parti içinde anlaşmazlık yaşayanlar bunu abartmaya çalıştılar. CHP içinde yaşanan çalkantıyı ben böyle görüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu uzun süre partinin başında kaldı. “Burada elde edilen sonuç herkesi tatmin etmediği için büyük bir yenilgiye uğradık, artık geri çekilmesi gerekiyor” diyorlar… Ben buna katılmıyorum. Yani yüzde 48 bile olsa bunun bir yenilgi olduğunu düşünmüyorum. Son yıllara kadar muhalefet böyle bir sonuca ulaşamamıştı. Her şeye rağmen kıl payı kaçırdığını düşünüyorum. Kurallar devam etseydi bu seçimde başarılı olabilirdik. Evet bir başarısızlık var ama bu bir yenilgi değil, anlaşılabilir bir başarısızlıktır. Sanki Cumhuriyet Halk Partisi içindeki kişisel çekişmelerden kaynaklanan bir yenilgi gibi karşılandı.

MERAL HANIM DA FARKLI BİR POLİTİKA İZLEDİ: Elbette Meral Hanım da altılı masada farklı bir politika izledi ve son dönemde yaşanan gelişmeler ister istemez vatandaşlarda şüphe uyandırdı. Bunun da görülmesi gerekiyor. Bu konunun peşini bırakmayı doğru bulmuyorum. Bu, Türkiye’de siyasi partili, bir süredir birlikte siyaset yaptığımız bir arkadaşımız. Peki bu onlara fayda sağladı mı, sağlamadı mı? Şimdi takdir edemiyoruz. Bunlar sadece seçimlerde görülüyor ama parti içinde bazı çatışmalara da tanık oluyoruz. Çok uzun bir süre değil, beş ay sonra göreceğiz.

MUHALEFET GÜCÜNÜ KAYBETTİ ÇÜNKÜ BOZUKLUK VAR:S Muhalefet seçimden sonra daha yetkin görünse de gücünü kaybetti. Çünkü karışıklık var. Ne yazık ki aynı yönde ilerlemiyor. Farklı görüşler dile getiriliyor, o yüzden de belirttiğiniz gibi vatandaşlarda hayal kırıklığı yaşandığını düşünüyorum. Bunun telafisi var mı? Yerel seçimler genel seçimlere benzemez. Yerel seçimler adından da anlaşılacağı gibi ama muhalefetin yerel seçimlerdeki başarısı umarım iktidara da kendi kendini organize etme imkanı verir.

DİRSEK TEMASINI BIRAKMAYACAĞIZ: Biz görüşümüzü çok önceden ifade ettik. Bir numaralı hedefimiz olan tüm seçim bölgelerinde kendi amblemimizle seçimlere gireceğiz. Ama şunu da ekledik. Dirsek temasından da vazgeçmeyeceğiz. Yani zamanı geldiğinde bazı seçim bölgelerinde farklı bir tavır sergileme fırsatı doğabilir. Anlaşmalar yapılırsa.

SEÇİMLER BİTTİ VE ALTILI TABLO BİTTİ: Ama şunu hızlıca ifade edeyim. Bana göre altılı paket masasından bahsetmek artık gerçek bir kelime değil. Yani altı kişilik bir masa. Seçimler bitti ve altılı masa bitti. Aslında bundan sonraki kavgalar bu işin bittiğinin yüksek sesle ilan edildiği dönemlerdi.

FORM ŞEMASI İKİ AY İÇİNDE NET OLACAK: Onun için bu konudaki durumumuz açıktır. Gelecek Partisi ile Meclis’te bir kümemiz olduğu için tabii ki daha sık ve daha yakın temas halinde oluyorsunuz. Elbette yeni kurulan partiler hiçbir zaman kendi başlarına seçimlere girmediler, dolayısıyla Türkiye’de seçimlere girerken fırsatlarının biraz daha sınırlı olduğunu düşünüyorum. Ancak Gelecek Partisi ile farklı bir partiyiz. Seçime giderken mutlaka bu konuları hep birlikte tartışacağız. Adayları birbirine zarar vermeyecek şekilde seçmeye gayret edeceğiz. Önümüzdeki iki ay içerisinde bunun şekli ve şeklinin biraz daha netleşeceğini düşünüyor.

O DEFTER ŞİMDİLİK KAPALI KABUL EDİLDİ: CHP şu anda ana muhalefet partisi ve kongreye gidiyorlar. (İlişkilerde) bir değişiklik olabilir veya olmayabilir. Ama az önce de belirttiğim gibi o defter şimdilik kapalı sayılıyor… Temasımız devam edecek mi? Elbette tüm siyasi partilerle temasımız devam edecek. Bildiğiniz gibi Sayın Kılıçdaroğlu ile farklı bir diyaloğumuz oldu. Özellikle daha sonra kendisini de ziyaret ettim. Bu ziyaretimizde kendilerine bu açıklamalarının ne anlama geldiğini sorduk. Daha sonra kendisini Erbakan hocamızı anma toplantılarımıza davet ettik. Çok güzel konuşmalar yaptı. Kudüs mitingine davet edildi ve orada çok güzel bir konuşma yaptı. Zaten CHP’ye yönelik meseleye bakış açısını değiştirdi. Peki bir değişiklik olursa yeni ekip Kılıçdaroğlu’nun başlattığı bu değişimi sürdürmek isteyecek mi? Yönetim değişirse değişiklik olma ihtimali var. Ancak yönetim değişmezse Sayın Kılıçdaroğlu muhtemelen bildiği gibi politikalarına devam edecektir. Hatta şunu söyleyeyim: Yönetim değişse bile Kılıçdaroğlu’nun başlattığı sürecin devam etme ihtimali var. “Tam olarak var olmadığını söyleyemeyiz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu